Çürümenin İçimizde Yarattığı Sızı
“Sanki her gün içimde küçük bir parça eksiliyor. Etrafımda o kadar çok yalan, çıkarcılık, kayırma görüyorum ki; ya buna alışacağım ya da tükenip gideceğim.”
Bu, yalnızca bireysel bir yorgunluk değil; ahlaki çürümenin kişisel psikoloji üzerindeki etkisidir.
Ahlaki çürüme, toplumsal düzeyde değerlerin, normların ve adalet duygusunun erozyona uğramasıdır (Durkheim, 1897). Birey, bu ortamda iki ana riskle karşı karşıyadır:
- Duyarsızlaşma: “Bunlar zaten normal, herkes böyle yapıyor.”
- Tükenmişlik: “Artık bunlarla uğraşacak gücüm kalmadı.”
Ahlaki Çürüme Nedir ve Nasıl Hissederiz?
Ahlaki çürüme, yavaş ilerleyen ama derin etkiler bırakan bir süreçtir. Genellikle şu sinyallerle hissedilir:
- Haksızlıkların olağan hale gelmesi
- Kötü davranışların ödüllendirilmesi
- İyilik yapanların küçümsenmesi
- Bireylerin çıkar için değerlerinden vazgeçmesi
Psikolojik olarak bu durum, ahlaki yorgunluk (moral fatigue) ve ahlaki yaralanma (moral injury) ile sonuçlanabilir.
Moral injury kavramı, kişinin kendi değerleriyle çelişen olaylara tanık olduğunda veya bu olayların parçası olduğunda hissettiği derin içsel çatışmayı ifade eder (Litz et al., 2009).
Gündelik Hayattan Çürüme Tabloları
- İş yerinde: Kuralları çiğneyenlerin terfi alması, dürüst çalışanların göz ardı edilmesi.
- Sokakta: Trafik kurallarını hiçe sayanların ceza almaması, hatta övülmesi.
- Eğitimde: Hak ederek kazananların yerine, torpilli adayların yerleşmesi.
- Ekonomide: Vergi ödeyenin zor durumda kalması, kayıt dışı çalışanın avantajlı hale gelmesi.
Bu tablolar, bireyde yalnızca öfke değil, aynı zamanda “Ben mi yanlışım?” sorusunu doğurur. İşte tehlike de burada başlar: Kişi, değerlerini sorgulamaya başlarsa, çürüme kendi içinde de kök salabilir.
Çürüme Karşısında Psikolojik Tepkiler
Klinik gözlemlerime göre, ahlaki çürüme karşısında bireylerde üç yaygın tepki vardır:
- Uyum Sağlama (Conformity):
“Madem herkes böyle, ben de öyle yapayım.”
Kısa vadede konforlu görünse de, uzun vadede suçluluk ve kimlik çatışması yaratır. - Pasif Direniş:
“Ben kendi halimde iyiliğimi korurum ama sesimi çıkarmam.”
Bu, tükenmeyi yavaşlatabilir ama çürümeye karşı toplumsal etkisi sınırlı kalır. - Aktif Direniş:
“Hem değerlerimi korurum hem de elimden geldiğince karşı dururum.”
Bu yaklaşım, en zor ama en etkili olandır. Dayanışma ve bilinçle desteklenirse sürdürülebilir.
Ahlaki Çürüme ile Baş Etme Stratejileri
İlk adım, çürümenin farkına varmaktır.
Bunu “benim kişisel başarısızlığım” olarak değil, “sistemsel bir sorun” olarak görmek, suçluluk hissini azaltır.
Stephen Covey’in (1989) etki alanı kavramına göre, kontrol edebileceğimiz alanlarda adaleti yaşatmak, hem umudu hem motivasyonu korur.
Örneğin:
- İş yerinde dürüst ve adil ilişkiler kurmak
- Çocuklara değer temelli eğitim vermek
- Komşuluk ilişkilerinde güveni güçlendirmek
Ahlaki yalnızlık, çürümenin en büyük besleyicisidir. Benzer değerlere sahip insanlarla bir araya gelmek, yalnızca psikolojik destek değil, aynı zamanda toplumsal direnç sağlar.
Olumsuz haberlere, yozlaşma örneklerine sınırsız maruz kalmak tükenmişliği artırır (Johnston & Davey, 1997). Bilgi almak gerekli ama dozunu ayarlamak şart.
Ahlaki çürüme, büyük zaferlerle değil, küçük ve sürekli eylemlerle yavaşlatılır:
- Yanlışa sessiz kalmamak
- Emeğin hakkını vermek
- Gücün değil doğrunun yanında olmak
“Sen kötülük yapmıyorsun diye dünya değişmeyebilir. Ama sen kötülük yapmaya başlarsan, kesinlikle değişir. Ve o değişim kötüye olur.”
Ahlaki çürüme, yalnızca “onlar” dediğimiz kişilerle değil, bizim sessizliğimizle de beslenir. Bu yüzden iyiliğini korumak, aslında toplumun sessizce direnen damarlarından biri olmak demektir.
Çürümenin Ortasında Yeşerenler
Toplumsal çürümenin ortasında, değerlerinden vazgeçmeden yaşamak bazen “enayi” gibi hissettirir. Ama unutma: Çürüme toprağı kaplayabilir, fakat yeşeren tek bir sağlam fidan bile, bir gün o toprağın kaderini değiştirebilir.
O fidanlarsak, yalnız değiliz…

İyiliği Sürdürme Cesaretini Canlı Tutmak
Adaletsizlik, yolsuzluk, yozlaşma… Bunlar, toplumsal atmosferi ağırlaştıran, ruhumuzu yoran kelimeler.
Ama işin aslı şu: İyilik yapma cesaretini korumak, ruhsal sağlığın temel ihtiyacıdır.
Araştırmalar, değer temelli yaşam biçiminin depresyon ve tükenmişlik riskini azalttığını gösteriyor (Schwartz, 2012). Yani iyi kalmak, yalnızca başkaları için değil, kendimiz için de yaşamsal bir ihtiyaçtır.
İyiliğin Sessiz Değeri
Birçok insan, yaptığı iyiliklerin fark edilmemesinden şikâyet eder:
- Trafikte sıraya uymak ama başkalarının aradan girmesi
- Emeğinin hakkını vermek ama daha az kazananın bile seni geçmesi
- Dürüst kalmak ama yalancıların avantaj sağlaması
Burada psikolojide gecikmiş ödül kavramı devreye girer.
Mischel’in (1972) meşhur “Marshmallow Deneyi”nde olduğu gibi, anında tatmin yerine uzun vadeli kazanımlara odaklanan bireyler, hem daha başarılı hem daha huzurlu oluyor. İyilik de böyledir: Kazancı hemen görülmez, ama uzun vadede toplumsal ve kişisel bir güven ağı oluşturur.
Cesareti Kıran Tuzaklar
İyiliği sürdürmekte zorlanan kişiler genelde şu üç tuzağa düşer:
- “Herkes böyle yapıyor” yanılsaması
Oysa araştırmalar, toplumlarda hâlâ çoğunluğun etik ilkelere bağlı olduğunu gösteriyor; sadece kötüler daha görünür. - Sonuç odaklı iyilik
Sadece anında sonuç alınca iyilik yapmak, sürdürülebilir değildir. Süreçten anlam bulmak gerekir. - Ahlaki yalnızlık
Yalnız hissetmek, direnci zayıflatır. Oysa benzer değerlere sahip kişilerle temas etmek, iyilik enerjisini tazeler.
Cesareti Canlı Tutma Stratejileri
Küçük Zaferleri Görmek
Büyük değişimler yavaş gelir, ama her gün kazandığın küçük zaferleri fark etmek gerekir.
- Bir arkadaşına haksızlık karşısında destek olmak
- Çocuğuna adaletli davranmak
- İş yerinde dürüstlüğünü korumak
Bu küçük eylemler, moral kaslarını güçlendirir.
Dayanışma Ortamı Oluşturmak
Psikolojik olarak, aynı değerleri taşıyan kişilerle bir arada olmak, “ahlaki yalnızlığı” kırar.
Bu bazen bir sivil toplum grubu, bazen mahalle dayanışması, bazen de sadece iki dostun birbirini kollaması olabilir.
Anlam Kaynağını Netleştirmek
Viktor Frankl’ın (1946) İnsanın Anlam Arayışı kitabında vurguladığı gibi, zor zamanlarda ayakta kalmayı sağlayan en güçlü faktör, hayata anlam yüklemektir.
Senin iyiliğinin anlamı nedir?
- İnandığın dini veya manevi değerler mi?
- Çocuğuna bırakmak istediğin miras mı?
- Toplumun daha güvenli olması mı?
Zihinsel Hijyen
Olumsuz haber ve toksik sohbetlere sürekli maruz kalmak, iyilik cesaretini törpüler (Johnston & Davey, 1997). Bilgiye ulaş, ama maruziyetini sınırla.
Kendini Takdir Etmek
İyilik yaparken başkalarının alkışını beklemek yerine, kendi içsel onayını geliştirmek gerekir. Bu, bağımsız bir iyilik enerjisi sağlar.
Bugün yaptığın küçük ama doğru eylemler, yarının görünmez bağışıklık sistemi gibidir; toplumu içeriden korur.
Belki seni alkışlayan olmayacak, ama senin sayende bir çocuk adaletin var olduğuna inanacak, bir genç dürüstlüğü seçmenin mümkün olduğunu görecek.
İşte bu yüzden iyiliğini korumak, yalnızca kendine değil, geleceğe borcundur.
Kaynakça
- Schwartz, S. H. (2012). An overview of the Schwartz theory of basic values. Online Readings in Psychology and Culture, 2(1).
- Mischel, W., et al. (1972). Cognitive and attentional mechanisms in delay of gratification. Journal of Personality and Social Psychology, 21(2), 204–218.
- Frankl, V. E. (1946). Man’s Search for Meaning. Beacon Press.
- Johnston, W. M., & Davey, G. C. L. (1997). The psychological impact of negative TV news bulletins. Journal of Anxiety Disorders, 11(6), 573–587.
- Durkheim, E. (1897). Le Suicide. Paris: Félix Alcan.
- Litz, B. T., et al. (2009). Moral injury and moral repair in war veterans: A preliminary model and intervention strategy. Clinical Psychology Review, 29(8), 695–706.
- Covey, S. (1989). The 7 Habits of Highly Effective People. Free Press.
- Johnston, W. M., & Davey, G. C. L. (1997). The psychological impact of negative TV news bulletins. Journal of Anxiety Disorders, 11(6), 573–587.
Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

