ÇOCUK VE ERGENLERDE ÖLÜM KORKUSU

Çocuklarda ve Ergenlerde Ölüm Fobisi (Tanatofobi) ve Ölüm Kaygısı: Nedenleri, Belirtileri ve Başa Çıkma Yöntemleri

Ölüm fobisi (tanatofobi) veya ölüm kaygısı, çocuklar ve ergenlerde sıkça görülen ancak genellikle göz ardı edilen bir durumdur. Bu kaygı, özellikle ergenlik döneminde kimlik arayışı ve varoluşsal sorgulamalarla birlikte daha belirgin hale gelebilir. Ölüm korkusu, çocuk ve ergenlerin günlük yaşamını, akademik performansını ve sosyal ilişkilerini olumsuz etkileyebilir. Bu yazıda, ölüm kaygısının nedenleri, kendini nasıl gösterdiği, ebeveynlere öneriler ve terapi süreçleri hakkında detaylı bilgiler bulacaksınız.


Ölüm Kaygısının Nedenleri

Gelişimsel Faktörler:

  • Çocuklar ve ergenler, özellikle 5-7 yaşları arasında ölüm kavramını anlamaya başlar. Bu dönemde ölümün geri dönülemez olduğunu fark ederler ve bu durum kaygıya neden olabilir.
  • Ergenlik döneminde ise soyut düşünme yeteneği gelişir. Bu, ölüm gibi soyut kavramlar üzerinde daha fazla düşünmelerine ve kaygılanmalarına yol açabilir.

Travmatik Deneyimler:

  • Ailede veya yakın çevrede bir kayıp yaşanması, çocuk ve ergenlerde ölüm kaygısını tetikleyebilir. Özellikle ebeveyn kaybı, bu durumu daha da derinleştirebilir.
  • Medyada ölümle ilgili haberler, filmler veya diziler de çocukların ölüm korkusunu artırabilir.

Varoluşsal Kaygı:

  • Ergenler, kimlik arayışı sürecinde varoluşsal sorgulamalara girer. “Ben kimim?”, “Hayatın anlamı nedir?”, “Ölümden sonra ne olacak?” gibi sorular, ölüm kaygısını tetikleyebilir.

Ailevi ve Kültürel Etkiler:

  • Aile içinde ölümle ilgili konuşmaların yasaklanması veya ölümün tabu olarak görülmesi, çocukların bu konuda kaygı geliştirmesine neden olabilir.
  • Bazı kültürlerde ölümle ilgili korkutucu hikayeler veya inanışlar, çocukların ölüm korkusunu pekiştirebilir.

Psikolojik Faktörler:

  • Düşük benlik saygısı, kaygı bozuklukları veya depresyon gibi psikolojik sorunlar, ölüm kaygısını artırabilir.
  • Obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) gibi durumlarda, ölümle ilgili takıntılı düşünceler sıkça görülebilir.

Ölüm Kaygısının Kendini Gösterme Biçimleri

Duygusal Belirtiler:

  • Sürekli ölümle ilgili düşünceler.
  • Ölüm hakkında konuşmaktan kaçınma veya aşırı ilgi gösterme.
  • Ölümle ilgili kabuslar veya uyku bozuklukları.
  • Sevdiklerini kaybetme korkusu.

Davranışsal Belirtiler:

  • Ölümle ilgili konulardan kaçınma (örneğin, cenaze törenlerine katılmak istememe).
  • Sürekli güvence arama davranışları (“Sen ölmeyeceksin, değil mi?”).
  • Ölümle ilgili takıntılı davranışlar (örneğin, sürekli ölümle ilgili kitaplar okuma).

Fiziksel Belirtiler:

  • Kaygıya bağlı mide bulantısı, baş ağrısı veya kalp çarpıntısı.
  • Uyku bozuklukları veya iştah değişiklikleri.

Ebeveynlere Öneriler

Açık ve Dürüst İletişim:

  • Çocuğunuzun ölümle ilgili sorularını geçiştirmeyin. Yaşına uygun bir dil kullanarak dürüstçe cevaplayın.
  • Ölümü bir tabu olarak değil, hayatın doğal bir parçası olarak anlatın.

Güven Verici Olun:

  • Çocuğunuza sevgi ve güven verin. “Seni her zaman koruyacağım” gibi ifadeler, çocuğun kaygısını azaltabilir.
  • Ölümle ilgili korkularını küçümsemeyin veya yargılamayın.

Rutinleri Koruyun:

  • Çocuğun günlük rutinlerini korumak, ona güven ve istikrar hissi verir. Bu, kaygıyı azaltmaya yardımcı olabilir.

Sosyal Destek Sağlayın:

  • Çocuğunuzun arkadaşlarıyla vakit geçirmesini teşvik edin. Sosyal aktiviteler, kaygıyı hafifletebilir.
  • Aile içinde birlikte vakit geçirin ve çocuğunuzun duygularını ifade etmesine olanak tanıyın.

Profesyonel Destek Almaktan Çekinmeyin:

  • Çocuğunuzun ölüm kaygısı günlük hayatını etkiliyorsa, bir çocuk psikoloğu veya psikiyatristinden destek alın.

Terapi Süreçleri ve İşe Yarar Mı?

Ölüm kaygısı, özellikle çocuk ve ergenlerde terapiyle başarılı bir şekilde yönetilebilir. İşte terapide kullanılan yöntemler:

Bilişsel Davranışçı Terapi (CBT): CBT, ölümle ilgili olumsuz düşünceleri değiştirmeye odaklanır. Örneğin, “Ölüm korkutucudur” gibi düşünceler yerine, “Ölüm hayatın bir parçasıdır” gibi daha gerçekçi düşünceler geliştirilir.

Varoluşçu Terapi: Bu terapi yöntemi, ergenlerin varoluşsal kaygılarını anlamalarına ve hayatın anlamını keşfetmelerine yardımcı olur.

Oyun Terapisi (Çocuklar İçin): Özellikle küçük çocuklar için oyun terapisi, ölümle ilgili korkularını ifade etmelerine yardımcı olabilir.

Aile Terapisi: Aile içindeki iletişimi güçlendirmek ve ölümle ilgili konuları açıkça konuşmak, çocuğun kaygısını azaltabilir.


Değerlendirme Araçları

Ölüm kaygısını değerlendirmek için kullanılan bazı psikolojik ölçekler ve yöntemler şunlardır:

Ölüm Kaygısı Ölçeği (Death Anxiety Scale)
Bu ölçek, ölümle ilgili korku ve kaygı düzeyini değerlendirir. Örnek sorular:

  • “Ölüm hakkında düşünmek beni endişelendirir.”
  • “Öldükten sonra ne olacağını bilmemek beni korkutur.”

Collett-Lester Fear of Death Scale
Bu ölçek, ölüm korkusunu farklı boyutlarda (kendi ölümü, başkalarının ölümü vb.) değerlendirir.

Projektif Testler
Rorschach Mürekkep Lekesi Testi veya Tematik Algı Testi (TAT), ergenin bilinçaltındaki korkularını ortaya çıkarabilir.

Klinik Görüşme
Bir uzman tarafından yapılan klinik görüşme, ergenin ölüm kaygısını anlamak için en etkili yöntemlerden biridir.


Ölüm kaygısı, çocuk ve ergenlerde doğal bir duygu olabilir, ancak bu kaygı günlük hayatlarını etkiliyorsa dikkate alınmalıdır. Ebeveynler, çocuklarının duygularını anlamalı ve onlara güven verici bir ortam sunmalıdır. Terapi süreçleri, özellikle bilişsel davranışçı terapi ve varoluşçu terapi, bu kaygıyı yönetmede oldukça etkilidir. Unutmayın, ölüm kaygısıyla başa çıkmak, çocuk ve ergenlerin sağlıklı bir şekilde büyümesine ve hayatın anlamını keşfetmesine yardımcı olabilir.

Kaynakça
Templer, D. I. (1970). The construction and validation of a Death Anxiety Scale.
Collett, L. J., & Lester, D. (1969). The fear of death and the fear of dying.
Adolescent Death Anxiety Scale (ADAS).





Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

YAVAŞLA

Psikolojinin Bize Öğrettikleri ve Kültürlerin İlham Veren Ritimleri

Bugün sizinle modern dünyanın hızına karşı bir panzehir olan “yavaşlamak” üzerine konuşalım mı?

Klinik psikolog olarak, danışanlarımla yaptığım görüşmelerde sık sık şu cümleyi duyuyorum: “Durup nefes alacak zamanım yok.” Peki, gerçekten öyle mi? Yoksa biz mi kendimizi bu hıza mahkum ediyoruz?

Gelin, yavaşlamanın psikolojik faydalarına, farklı ülkelerdeki kültürlerin bize öğrettiklerine ve çocuklarla ilişkimize bir göz atalım.


Yavaşlamanın Psikolojik Faydaları

Yavaşlamak, sadece romantik bir fikir değil, aynı zamanda psikolojik sağlığımız için bir gereklilik. İşte bilimin bize söyledikleri:

  • Hızlı yaşam tarzı, kronik stresi tetikler ve kortizol seviyelerini yükseltir. Yavaşlamak ise parasempatik sinir sistemini aktive ederek, vücudun “dinlen ve sindir” moduna geçmesini sağlar (Sapolsky, 2004). Bu da stresi azaltır ve duygusal dengeyi destekler.
  • Mindfulness (anda kalma) pratikleri, yavaşlamanın en etkili yollarından biridir. Jon Kabat-Zinn’in 1990’larda geliştirdiği Mindfulness Temelli Stres Azaltma (MBSR) programı, yavaşlamanın kaygı ve depresyonu azalttığını gösteriyor. Yavaşlamak, bize “şimdi ve burada” olmayı öğretir.
  • Beynimizin Default Mode Network (DMN) adı verilen bir ağı, dinlenme sırasında aktive olur. Bu ağ, yaratıcı düşüncelerin ortaya çıkmasını sağlar (Buckner et al., 2008). Yani, yavaşladığımızda aslında beynimiz daha yaratıcı olur!

Hygge’den Ikigai’ye İlham Veren Gelenekler

Farklı kültürler, yavaşlamayı bir sanat haline getirmiş.

  • Hygge (Danimarka): Hygge, Danimarka’da sıcaklık, rahatlık ve samimiyet anlamına gelir. Araştırmalar, hygge’nin insanların mutluluk seviyelerini artırdığını gösteriyor (Sørensen, 2016). Mum ışığı, sıcak bir battaniye ve sevdiklerinizle geçirilen zaman, hygge’nin özünü oluşturur. Bu, yavaşlamanın en keyifli hali!
  • Lagom (İsveç): Lagom, “ne az ne çok, tam kararında” demek. Bu felsefe, dengeli bir yaşam sürmeyi öğütler. İsveçliler, lagom sayesinde iş-yaşam dengesini koruyor ve stresi minimumda tutuyor.
  • Ikigai (Japonya): Ikigai, “yaşam amacı” anlamına gelir. Japonlar, ikigai’lerini bulduklarında daha uzun ve mutlu bir yaşam sürüyor (Buettner, 2005). Yavaşlamak, ikigai’yi keşfetmek için bir fırsattır.

Çocuklar Hızlandırmak mı, Yavaşlamayı Öğrenmek mi?

“Hadi” ile Büyüyen Çocuklar

Modern ebeveynlik, çocukları sürekli bir aktivite ve başarı baskısı altında tutuyor. Ancak, çocukların yavaşlamaya ihtiyacı var. İşte nedenleri:

  • Doğal Öğrenme Hızı: Jean Piaget’nin bilişsel gelişim teorisine göre, çocuklar kendi hızlarında öğrenir. Onları hızlandırmak, öğrenme süreçlerini olumsuz etkileyebilir (Piaget, 1952).
  • Oyunun Gücü: Oyun, çocukların duygusal ve sosyal becerilerini geliştirir. Yavaşlamak, onlara daha fazla oyun zamanı tanır. Carl Rogers’ın da dediği gibi, “Çocuklar, kendi hızlarında büyüdüklerinde daha sağlıklı bireyler olurlar.”
  • Duygusal Denge: Yavaşlamak, çocukların duygusal olarak dengeli olmalarına yardımcı olur. Sürekli koşuşturma, kaygı ve stres yaratabilir (Goleman, 1995).

Çocuklardan yavaşlamayı öğrenmek, aslında onların doğal ritimlerine saygı duymak anlamına gelir.

Onlara “hadi” demek yerine, onların keşfetme ve öğrenme süreçlerine eşlik etmek daha sağlıklıdır.


Yavaşlamayı Hayata Geçirmek

Yavaşlamak, bir yaşam tarzı haline getirilebilir. İşte bazı pratik öneriler:

  • Gün içinde belirli saatlerde teknolojiden uzak durun. Bu, zihninizi boşaltmanıza yardımcı olur.
  • Doğa yürüyüşleri, piknikler veya bahçe işleri, yavaşlamak için harika yollardır.
  • Sabah kahvenizi yavaşça içmek veya akşam yemeğini aileyle birlikte yemek gibi küçük ritüeller, yavaşlamanıza yardımcı olur.
  • Çocukların oyunlarına katılmak, hem onlarla bağ kurmanızı hem de yavaşlamanızı sağlar.









Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

EBEVEYNLERE NOTLAR

Ebeveyn Rehberliği

Ebeveynlik, insan hayatının en önemli ve en zorlu rollerinden biridir. Bu süreçte ebeveynler, çocuklarının fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimlerini desteklemek için birçok zorlukla karşı karşıya kalır.

Eleştirel Ebeveynlik ve Duygusal İhtiyaçlar

Eleştirel ebeveynlik, çocuğun kendini değersiz hissetmesine ve özgüven eksikliği yaşamasına yol açabilir.

Psikolog Dr. Carl Rogers, koşulsuz kabul ve empatinin çocukların sağlıklı bir benlik algısı geliştirmesi için kritik olduğunu vurgular. Ebeveynler, çocuklarının hatalarını düzeltmek yerine, onların duygularını anlamaya ve kabul etmeye odaklanmalıdır.

Terapide, eleştirel ebeveynlik davranışlarının altında yatan nedenler (örneğin, ebeveynin kendi kaygıları veya kusurluluk duyguları) araştırılır. Ebeveynler, çocuklarına daha şefkatli ve destekleyici bir yaklaşım benimsemeleri için yönlendirilir.

Şemalar ve Epigenetik Kodlar

Şemalar, hem mizacımızın hem de yaşantılarımızın birleşiminden oluşur. Örneğin, bir çocuğun sürekli eleştirilmesi, duygusal yoksunluk veya kusurluluk şemalarının gelişmesine neden olabilir. Bu şemalar, çocuğun yetişkinlik döneminde de etkili olabilir ve ilişkilerini olumsuz etkileyebilir.

Psikolog Jeffrey Young, şema terapisinde, erken dönem yaşantıların bireyin hayatı boyunca nasıl etkili olduğunu inceler. Şemaların değiştirilebilir olduğunu ve terapötik müdahalelerle dönüştürülebileceğini savunur.

Terapide, çocukluk döneminde oluşan şemalar tanımlanır ve bu şemaların yetişkinlikteki etkileri incelenir. Ebeveynler, çocuklarının şemalarını besleyen davranışlardan kaçınmaları için bilinçlendirilir.

Hayat Dersleri ve Öğrenme Yolları

İnsanlar hayat derslerini dört farklı yolla öğrenirler: kendi hatalarını yaşayarak, başkalarının hatalarını gözlemleyerek, kitaplardan veya diğer kaynaklardan okuyarak ve nasihat yoluyla. Ebeveynler, çocuklarının hatalarını önlemek için sık sık nasihat yolunu tercih ederler. Ancak, nasihat ederken neden-sonuç ilişkisini kurmak önemlidir.

Eğitimci Maria Montessori, çocukların kendi deneyimleriyle öğrenmelerinin önemini vurgular. Ebeveynler, çocuklarının hatalarını düzeltmek yerine, onlara rehberlik etmeli ve öğrenme sürecini desteklemelidir.

Terapide, ebeveynlerin çocuklarına nasıl daha etkili bir şekilde rehberlik edebilecekleri üzerinde çalışılır. Nasihat etmek yerine, çocukların kendi deneyimlerini yaşamalarına izin vermenin önemi vurgulanır.

Anne ve Baba ile Güvenli Bağlanma

Aile ile güvenli bağlanma, çocukların sosyal iletişim becerilerini artırır, davranış problemlerini azaltır ve duygusal özdenetimlerini geliştirir. Sağlıklı bağlanma, sadece geçirilen zamanın süresi ile değil, içerikle de ilişkilidir.

Psikolog John Bowlby, bağlanma teorisinde, çocukların güvenli bir bağlanma geliştirmelerinin, yetişkinlikteki ilişkilerini ve duygusal sağlıklarını etkilediğini belirtir. Güvenli bağlanma, çocuğun kendini değerli hissetmesini ve çevresine güvenmesini sağlar.

Terapide, baba ile çocuk/anne ile çocuk arasındaki bağlanma dinamikleri incelenir. Bakım verenler çocuğun duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik davranışlar geliştirmesi için desteklenir.

Okulun İlk Günü Kaygı Yönetimi

Okulun ilk günü, hem çocuklar hem de ebeveynler için kaygı verici olabilir. Çocuklar, kaygılarını yetişkinler gibi ifade edemeyebilirler. Bu nedenle, ebeveynlerin çocuklarının duygularını anlamaları ve onları rahatlatmaları önemlidir.

Psikolog Dr. Stanley Greenspan, çocukların duygularını anlamaları ve ifade etmeleri için ebeveynlerin onlarla empati kurmalarını önerir. Duyguları isimlendirmek ve kabul etmek, çocukların kaygılarını azaltmalarına yardımcı olur.

Terapide, ebeveynlerin çocuklarının kaygılarını nasıl yönetebilecekleri üzerinde çalışılır. Çocukların duygularını ifade etmeleri için güvenli bir ortam yaratmanın önemi vurgulanır.


Çocuklarda Duygusal Zeka Gelişimi

Duygusal zeka (EQ), çocukların kendi duygularını anlama, yönetme ve başkalarının duygularını empati ile anlama becerisidir. Duygusal zekası yüksek çocuklar, ilişkilerde daha başarılı, stresle başa çıkma konusunda daha yetenekli ve akademik hayatta daha motive olurlar.

  • Çocuğunuzun duygularını isimlendirmesine yardımcı olun. Örneğin, “Şu an kızgın görünüyorsun, bunun nedeni nedir?” gibi sorular sorun.
  • Duygularını ifade etmesi için onu teşvik edin. Örneğin, “Bugün okulda neler hissettin?” diye sorarak duygularını paylaşmasını sağlayın.
  • Kendi duygularınızı da açıkça ifade ederek model olun. Örneğin, “Bugün işte biraz stresliydim, bu yüzden biraz yürüyüş yaptım ve kendimi daha iyi hissettim” gibi cümleler kurun.

Çocuklarda Özgüven Gelişimi

Özgüven, çocukların kendilerini değerli hissetmeleri ve yeteneklerine güvenmeleri anlamına gelir. Özgüveni yüksek çocuklar, yeni deneyimlere açıktır ve zorluklarla başa çıkma konusunda daha dirençlidir.

  • Çocuğunuzun başarılarını takdir edin, ancak abartılı övgülerden kaçının. Örneğin, “Bu resmi yaparken çok çaba harcadığını gördüm, gerçekten harika olmuş” gibi spesifik geri bildirimler verin.
  • Hata yapmalarına izin verin ve hatalarını bir öğrenme fırsatı olarak görün. Örneğin, “Bu sefer olmadı, bir dahaki sefere nasıl daha iyi yapabileceğini düşünüyorsun?” diye sorun.
  • Çocuğunuzun ilgi alanlarını keşfetmesine ve bu alanlarda kendini geliştirmesine destek olun.

Çocuklarda Sınır Koyma ve Disiplin

Sınır koyma, çocukların güvende hissetmelerini sağlar ve davranışlarını düzenlemelerine yardımcı olur. Ancak, disiplin ceza odaklı değil, öğretici olmalıdır.

  • Kuralları net bir şekilde belirleyin ve nedenlerini açıklayın. Örneğin, “Yemekten önce şeker yememeliyiz çünkü bu iştahımızı kapatır ve sağlıklı beslenmemizi engeller” gibi açıklamalar yapın.
  • Tutarlı olun. Kuralların her zaman ve her yerde geçerli olduğunu gösterin.
  • Olumlu davranışları ödüllendirin. Örneğin, “Bugün oyuncaklarını topladığın için teşekkür ederim, bu gerçekten sorumluluk sahibi bir davranış” gibi ifadeler kullanın.

Çocuklarda Teknoloji Kullanımı ve Dijital Denge

Teknoloji, çocukların hayatının önemli bir parçası haline geldi. Ancak, teknolojinin aşırı kullanımı, çocukların sosyal, duygusal ve fiziksel gelişimini olumsuz etkileyebilir.

  • Teknoloji kullanımı için sınırlar belirleyin. Örneğin, günde 1-2 saatten fazla ekran süresi olmamasına dikkat edin.
  • Teknolojiyi bir ödül veya ceza aracı olarak kullanmayın. Örneğin, “Ödevini bitirirsen tablet kullanabilirsin” gibi yaklaşımlardan kaçının.
  • Çocuğunuzla birlikte kaliteli içerikler seçin ve teknolojiyi bir öğrenme aracı olarak kullanın. Örneğin, eğitici oyunlar veya belgeseller izlemek gibi.

Kardeş Kıskançlığı ve Rekabet

Kardeşler arasındaki kıskançlık ve rekabet, doğal bir süreçtir. Ancak, bu durum ebeveynlerin doğru yaklaşımı ile yönetilebilir.

  • Her çocuğa bireysel zaman ayırın. Örneğin, her çocukla ayrı ayrı ilgilenerek kendilerini özel hissetmelerini sağlayın.
  • Kıyaslama yapmaktan kaçının. Örneğin, “Abin senden daha iyi yapıyor” gibi cümleler kurmayın.
  • Kardeşler arasındaki çatışmalarda taraf olmayın. Onlara sorunlarını kendi aralarında çözmeleri için fırsat verin.

Çocuklarda Özerklik ve Sorumluluk Bilinci

Çocukların özerklik kazanmaları ve sorumluluk almaları, onların özgüvenlerini ve bağımsızlıklarını geliştirir.

  • Küçük yaşlardan itibaren sorumluluklar verin. Örneğin, oyuncaklarını toplamak, masayı kurmaya yardım etmek gibi.
  • Karar verme süreçlerine dahil edin. Örneğin, “Bugün hangi kıyafeti giymek istersin?” gibi seçenekler sunun.
  • Hatalarını düzeltmek yerine, çözüm bulmaları için onları teşvik edin. Örneğin, “Bu problemi nasıl çözebiliriz?” diye sorun.

Çocuklarda Uyku Düzeni ve Uyku Hijyeni

Uyku, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi için kritik öneme sahiptir. Düzenli ve kaliteli uyku, çocukların öğrenme becerilerini ve duygusal dengelerini olumlu etkiler.

  • Uyku saatlerini düzenli tutun. Her gün aynı saatte yatmalarını ve kalkmalarını sağlayın.
  • Uyku öncesi rutinler oluşturun. Örneğin, kitap okumak veya hafif bir müzik dinlemek gibi.
  • Yatak odasını uykuya uygun hale getirin. Örneğin, odanın karanlık ve sessiz olmasına dikkat edin.

Çocuklarda Beslenme Alışkanlıkları

Sağlıklı beslenme, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimi için temel bir unsurdur. Ebeveynler, çocukların doğru beslenme alışkanlıkları kazanmalarına yardımcı olmalıdır.

  • Örnek olun. Çocuklar, ebeveynlerinin yeme alışkanlıklarını taklit eder. Sağlıklı beslenme konusunda model olun.
  • Yemek saatlerini keyifli hale getirin. Örneğin, birlikte yemek pişirmek veya sofrada sohbet etmek gibi.
  • Abur cubur tüketimini sınırlandırın. Örneğin, evde sağlıklı atıştırmalıklar bulundurun.

Çocuklarda Sosyal Beceriler ve Arkadaşlık İlişkileri

Sosyal beceriler, çocukların akranlarıyla sağlıklı ilişkiler kurmalarını ve toplum içinde kendilerini ifade etmelerini sağlar.

  • Çocuğunuzun sosyal ortamlara katılmasını teşvik edin. Örneğin, spor aktiviteleri veya sanat atölyeleri gibi.
  • Empati kurmayı öğretin. Örneğin, “Arkadaşın üzgün görünüyor, ona nasıl yardımcı olabilirsin?” diye sorun.
  • Çatışma çözme becerilerini geliştirin. Örneğin, “Bu problemi birlikte nasıl çözebiliriz?” diye sorarak çözüm üretmelerini sağlayın.

Çocuklarda Stres Yönetimi

Çocuklar da yetişkinler gibi stres yaşayabilir. Okul, sınavlar, arkadaşlık ilişkileri veya aile içi sorunlar, çocukların stres düzeyini artırabilir.

  • Çocuğunuzun stres kaynaklarını anlamaya çalışın. Örneğin, “Son zamanlarda neler seni üzüyor?” diye sorun.
  • Rahatlama tekniklerini öğretin. Örneğin, derin nefes almak veya meditasyon yapmak gibi.
  • Duygularını ifade etmeleri için güvenli bir ortam sağlayın. Örneğin, “Her zaman seni dinlemeye hazırım” mesajını verin.

Bu konulardaki paylaşımlarım ebeveynlerin çocuklarıyla daha sağlıklı ve dengeli bir ilişki kurmalarına umarım ki yardımcı olabilir. Her bir konu, çocukların fiziksel, duygusal ve sosyal gelişimini desteklemeye yönelik pratik öneriler içerir. Daha güçlü bir bağ kurmada sizin izlediğiniz yöntemleri de lütfen benimle pskecemsercan@gmail.com üzerinden paylaşın!











Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

EYVAH, ÇOCUĞUM BÜYÜYOR!

Çocuğunuzun büyümesi, hem heyecan verici hem de zaman zaman endişe verici bir süreç olabilir. Her ebeveyn, çocuğunun büyüdüğünü fark ettiği anları farklı yaşar. Bu süreçte, değişen rollerinizi ve sorumluluklarınızı kabul etmek önemlidir. Çocuğunuzun bağımsızlığını teşvik etmek, sağlıklı bir yetişkin olma yolunda ona destek olmanın en iyi yollarından biridir.

Bu yazı, ailelere çocuklarının büyüme sürecinde karşılaşabilecekleri zorluklar ve bu zorluklarla nasıl başa çıkabilecekleri konusunda rehberlik edecek bilgiler sunmayı amaçlamaktadır. Unutmayın, her çocuk farklıdır ve onların gelişim süreçlerinde en büyük rehberleri siz ebeveynlerisiniz.

İyi ve Kötüyü Ayırt Edebilir mi?

Çocuğunuzun doğru ile yanlışı ayırt etme yeteneği, hem aile içinde aldığı değerler hem de çevresel faktörler tarafından şekillenir. Bu noktada, çocuğunuza ahlaki değerleri öğretmek, karar alma süreçlerinde ona rehberlik etmek büyük önem taşır. Özgüveni gelişmiş bir çocuk, doğruyu yanlıştan ayırt etme konusunda daha başarılı olacaktır.

Cinsellik, birçok ebeveyn için konuşması zor bir konudur. Ancak, bu konuyu açık ve net bir şekilde ele almak, çocuğunuzun cinsellik hakkında doğru bilgiye sahip olmasını sağlar. Çocuğunuzun yaşına uygun bir dil kullanarak, onun merakını giderebilir ve cinsellikle ilgili yanlış bilgileri düzeltmesine yardımcı olabilirsiniz. Unutmayın, bu konuşmalar çocuğunuzun sağlıklı bir cinsel kimlik geliştirmesi için çok önemlidir.

Ya Başına Bir Şey Gelirse?

Çocuğunuzun güvenliği konusunda endişe duymanız doğaldır. Ancak, bu endişelerinizi çocuğunuza hissettirmeden, ona güvende olmayı ve tehlikeleri tanımayı öğretmek daha etkili olacaktır. Çocuğunuzun tehlike anlarında nasıl davranması gerektiğini bilmesi, hem onun hem de sizin için rahatlatıcı olabilir. Güvenli bir ortamda büyüyen çocuklar, dış dünyayla daha sağlıklı bir şekilde başa çıkabilirler.

Çocuğum Zarar Görürse Diye Korkuyorum

Her ebeveyn çocuğunun zarar görmesinden korkar. Ancak, bu korkuların çocuğunuzu kısıtlamasına izin vermemek gerekir. Çocuğunuzun hatalar yapmasına ve bu hatalardan ders almasına izin vermek, onun kişisel gelişimi için önemlidir. Ona destek olduğunuzu hissettirmek, karşılaşabileceği zorluklarla daha iyi başa çıkmasını sağlar.

Büyüdüğünü Kabul Edemiyorum, Hep Bizle Olsun İstiyorum

Çocuğunuzun büyüdüğünü kabullenmek, ebeveyn olmanın zor yanlarından biridir. Ancak, onun bağımsız bir birey olma yolculuğunda yanında olmanız, aranızdaki bağı güçlendirecektir. Onun kendi kararlarını almasına izin vermek, size olan güvenini artıracaktır. Çocuğunuzun büyümesi, sizin ona olan sevginizi ve desteğinizi değiştirmez; aksine, bu sevgi onun hayatı boyunca yanında olacak en önemli güç kaynağıdır.

Çocuğunuzun arkadaşlarına daha fazla zaman ayırması, birçok ebeveynin karşılaştığı doğal bir gelişim sürecidir. Bu durum, çocuğunuzun bireyselleşmeye ve sosyal çevresini genişletmeye başladığının bir işaretidir. Ancak bu süreç, aile içi bağları zayıflatmak zorunda değildir. İşte bu durumu daha iyi yönetmenize yardımcı olabilecek bazı öneriler:

Çocuğunuzun Sosyal İhtiyaçlarını Anlayın
Ergenlik dönemi, çocukların kimliklerini keşfettikleri ve sosyal bağlarını güçlendirdikleri bir dönemdir. Arkadaşlarıyla vakit geçirme isteği, onların bağımsızlıklarını kazanma çabalarının bir parçasıdır. Bu durumu anlamak, çocuğunuzun gelişim sürecine saygı duymanızı kolaylaştıracaktır.
Aile Zamanını Değerli Hale Getirin
Aile içi zaman, çocuğunuzun yoğun sosyal hayatının yanında daha anlamlı hale getirilebilir. Birlikte yapılacak etkinlikler planlamak, onunla kaliteli zaman geçirmenizi sağlar. Örneğin, haftalık aile yemekleri, film geceleri ya da birlikte yapılan yürüyüşler, hem eğlenceli hem de bağları güçlendirici olabilir.
Açık İletişimi Sürdürün
Çocuğunuzla açık ve dürüst bir iletişim kurmak, onun ihtiyaçlarını ve duygularını anlamanıza yardımcı olur. Onunla vakit geçiremediğinizde, bunu nasıl hissettiğinizi nazikçe paylaşabilirsiniz. Ancak bu konuşmaları suçlayıcı ya da baskıcı bir dille değil, anlayış ve sevgi çerçevesinde yapmaya özen gösterin.
Sınırları Belirleyin, Esneklik Tanıyın
Çocuğunuzun arkadaşlarıyla vakit geçirmesi doğal olsa da, aile içi sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini hatırlatmak önemlidir. Bu dengeyi kurarken esnek olun; örneğin, özel günlerde ailenizle birlikte olmasını isteyebilir, ama diğer zamanlarda arkadaşlarına zaman ayırmasına izin verebilirsiniz.
Onun Bağımsızlığını Destekleyin
Çocuğunuzun arkadaşlarıyla vakit geçirmesi, onun bağımsız bir birey olma yolunda attığı önemli adımlardan biridir. Bu süreçte ona destek vermek, güven duygusunu pekiştirir ve ileride daha güçlü bir aile bağınız olmasını sağlar.
Unutmayın, Bu Geçici Bir Dönem
Çocuğunuzun arkadaşlarına yoğun bir şekilde vakit ayırdığı bu dönem, onun gelişiminin doğal bir parçasıdır ve zamanla dengelenecektir. Sabrınızı koruyun ve onun bireysel ihtiyaçlarını anlamaya çalışın. Bu süreç sonunda, hem sizinle hem de arkadaşlarıyla dengeli bir ilişki kurmayı öğrenmiş olacaktır.

Çocuğunuzun arkadaşlarıyla daha fazla vakit geçirmesi, onu sizden uzaklaştırmak yerine, bireyselleşmesini ve olgunlaşmasını destekleyen bir süreçtir. Bu dönemi anlayışla karşılamak, hem çocuğunuzla olan ilişkinizi güçlendirir hem de onun sağlıklı bir yetişkin olmasına katkıda bulunur.

Çocuğum Benden Bir Şeyler Saklıyor

Çocuğunuzun sizden bir şeyler sakladığını fark etmek, ebeveyn olarak endişe verici olabilir. Ancak bu durum, genellikle çocuğunuzun büyüme ve bireyselleşme sürecinin bir parçasıdır. Onunla açık bir iletişim kurarak bu durumu daha iyi anlamak ve ona destek olmak önemlidir. İşte bu durumu yönetmenize yardımcı olabilecek bazı stratejiler:

Çocuğunuzun bir şeyler sakladığını hissettiğinizde, bu durumu hemen açığa çıkarmaya çalışmak yerine, önce sakin kalmaya çalışın. Panikle hareket etmek veya onu suçlayıcı bir şekilde sorgulamak, aranızdaki güveni zedeleyebilir. Önce durumu anlamaya çalışmak, daha sağlıklı bir yaklaşım olacaktır.

Çocuğunuzun sizinle her şeyi paylaşabilmesi için, ona güvenli ve yargısız bir ortam sunmanız gerekir. Ona, ne olursa olsun yanında olduğunuzu ve onu yargılamayacağınızı hissettirin. Bu, çocuğunuzun size açılmasını kolaylaştıracaktır.

Çocuğunuzun neden bir şeyler saklıyor olabileceğini anlamaya çalışın. Belki de sizi üzmekten korkuyor, belki de nasıl tepki vereceğinizi kestiremiyor. Onun duygularını anlamaya çalışmak, aranızdaki bağı güçlendirebilir. “Bu durumu paylaşmak senin için zor olabilir, ama birlikte çözebiliriz” gibi cümleler, empatik bir yaklaşımı yansıtır.

Çocuğunuzun hemen her şeyi paylaşmasını beklemeyin. Onun da zaman zaman kendi iç dünyasında yaşadığı duyguları ve düşünceleri olabilir. Sabırlı olmak, ona alan tanımak, zamanla aranızdaki güveni pekiştirecektir.

Çocuğunuz size bir şeyler anlatmaya başladığında, onu kesmeden ve yargılamadan dinleyin. Sorularınızı yönlendirici değil, açıklayıcı bir şekilde sormaya çalışın. Örneğin, “Bana biraz daha anlatmak ister misin?” gibi cümleler, onun kendini ifade etmesine yardımcı olabilir.

Çocuğunuza, bir şeyleri paylaşmanın ne kadar rahatlatıcı olabileceğini ve birlikte çözüm bulmanın sorunları hafifletebileceğini anlatın. Paylaşmanın zor bir şey olmadığını, aksine güçlü bir bağ kurmanın bir yolu olduğunu vurgulayın.

Çocuğunuz size açıldığında, onun yanında olduğunuzu hissettirin. Ona destek verin ve çözüm bulmak için birlikte çalışabileceğinizi gösterin. Bu, aranızdaki güveni güçlendirecek ve onun gelecekte daha açık olmasını sağlayacaktır.

Çocuğunuzun her şeyi sizinle paylaşmasını istemeniz doğal, ancak bazı konularda gizliliğe ihtiyaç duyabileceğini de unutmamak gerekir. Bireysel alanına saygı göstermek, onun size olan güvenini artırabilir.

Unutmayın, çocuğunuzun sizden bir şeyler saklaması, her zaman kötü bir niyeti olduğu anlamına gelmez. Bu, onun kendini koruma, bağımsız olma veya duygusal olarak zorlandığı bir durumla başa çıkma çabası olabilir. Sabırlı ve anlayışlı bir yaklaşım, bu durumu daha kolay yönetmenize yardımcı olacaktır.

Eğer ilgili konularda zorlanıyorsanız, bir terapist ile görüşmek faydalı olabilir. Profesyonel destek almak, duygusal olarak daha sağlıklı bir şekilde başa çıkmanıza yardımcı olabilir














Telif Hakkı Uyarısı:
Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

BİLİŞSEL GELİŞİM & PİAGET

Jean Piaget, İsviçreli bir psikolog ve bilişsel gelişim alanının öncülerinden biridir. Piaget, çocukların zihinsel gelişimini anlamak ve açıklamak amacıyla kapsamlı bir araştırma programı yürütmüştür. Çocukların dünya hakkındaki anlayışlarının yaşa ve deneyime bağlı olarak nasıl değiştiğini açıklar. Onun çalışmaları, bilişsel gelişimin dört temel evresini tanımlayan ünlü “Bilişsel Gelişim Kuramı”nı oluşturmuştur.

Duyusal-Motor Evre (0-2 yaş): Bu evre, doğumdan itibaren başlar ve yaklaşık 2 yaşına kadar sürer. Bu dönemde çocuklar dünya ile temas kurar ve çevrelerini duyuları ve motor becerileri aracılığıyla keşfederler. Nesneleri tanıma, nesneleri elde etme ve manipüle etme yetenekleri bu evrede gelişir. Ayrıca bu dönemde nesnelerin sürekliliği ve durağanlığı gibi temel kavramlar gelişir.

İşlem Öncesi Evre (2-7 yaş): Bu evre, yaklaşık 2 ila 7 yaşları arasında devam eder. Çocuklar bu dönemde sembollerle çalışmaya başlarlar ve düşünce yetenekleri gelişir. Ancak bu düşünce, somut ve elle tutulabilir nesnelerle sınırlıdır. Mantıksal düşünce ve soyut kavramları anlama bu evrede tam olarak gelişmemiştir.

Somut İşlem Evresi (7-11 yaş): Somut işlem evresi, yaklaşık 7 ila 11 yaşları arasında sürer. Bu dönemde çocuklar somut nesneler ve olaylar üzerinde mantıksal düşünme becerilerini geliştirirler. Toplama, çıkartma, sınıflandırma ve ölçme gibi somut işlemleri yapabilirler. Ancak soyut kavramları ve hipotetik düşünceyi henüz tam olarak anlayamazlar.

Formel İşlem Evresi (12 yaş ve sonrası): Formel işlem evresi, yaklaşık 12 yaşından itibaren başlar ve yetişkinlik dönemine kadar devam eder. Bu evrede bireyler soyut düşünme, hipotetik düşünme ve mantıksal düşünme becerilerini geliştirirler. Soyut kavramları anlamak, hipotezler üretmek ve karmaşık mantıksal sorunları çözmek bu dönemin özelliklerindendir.

Jean Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı, ebeveynlere çocukların zihinsel gelişimini anlama ve destekleme konusunda rehberlik sağlar. Piaget, çocukların zihinsel gelişiminin evrelerle ilerlediğini ve her evrede farklı düşünme yeteneklerine sahip olduklarını vurgular. Ebeveynler olarak, çocuğunuzun yaşına ve bilişsel evresine uygun bir şekilde iletişim kurmak ve onun gelişimini desteklemek önemlidir.

Çocuğunuzu Gözlemleyin: Çocuğunuzun davranışlarını ve düşünce süreçlerini gözlemleyin. Bu, onun hangi evrede olduğunu ve ne tür destek veya yönlendirmeye ihtiyaç duyabileceğini anlamanıza yardımcı olur.

Çocuğunuzun Somut Düşünme Evresini Anlayın: Çocuklar somut düşünme evresindeyken, somut nesneler ve olaylarla daha iyi başa çıkarlar. Onların soyut düşünme yetenekleri gelişmemiş olabilir, bu nedenle somut örnekler ve deneyimlerle öğrenmelerine yardımcı olun.

Soru Sormaya Teşvik Edin: Çocuğunuzun düşünme becerilerini geliştirmesine yardımcı olmak için ona sorular sormayı teşvik edin. Kendi fikirlerini ifade etmesi ve sorunları çözmesi için fırsatlar yaratın.

Sabırlı Olun: Piaget’nin kuramı, çocukların bilişsel gelişiminin yaşa bağlı olarak ilerlediğini gösterir. Bu nedenle, çocuğunuzun kavramlarını anlaması ve geliştirmesi için zamana ihtiyacı olduğunu unutmayın. Sabırlı olun ve onun hızına saygı gösterin.

Oyun ve Keşif İmkanları Sunun: Oyun, çocuklar için öğrenmenin temel bir yoludur. Onlara farklı materyallerle oynamaları için fırsatlar sunun ve keşfetmelerine izin verin. Bu, somut düşünme becerilerini geliştirmelerine yardımcı olur.

Bağımsızlık ve Kendilik İnşası İçin Destekleyin: Piaget’nin kuramı, çocukların kendi kimliklerini inşa etme sürecini vurgular. Bu süreci desteklemek için çocuğunuza kendi kararlarını verme fırsatları verin ve bağımsızlık kazanmasına yardımcı olun.

Jean Piaget’nin bilişsel gelişim kuramı, ebeveynlere çocuklarının zihinsel gelişimini daha iyi anlama ve onların potansiyelini en üst düzeye çıkarmak için nasıl yardımcı olabileceklerini anlatır. Bu yaklaşım, çocukların öğrenme ve düşünme süreçlerini daha iyi anlamamıza ve onları daha etkili bir şekilde desteklememize yardımcı olur.











Telif Hakkı Uyarısı:
Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

EBEVEYN REHBERLİĞİ

Ebeveynlerin Çocukların Hayatındaki Rolü

Ebeveynler, çocukların hayatında eşsiz ve kritik bir rol oynarlar. Bu rol, çocukların kişilik gelişiminden değerlerine, becerilerinden duygusal sağlıklarına kadar birçok farklı alanı içerir.

  1. Koruma ve Güvence Sağlama: Ebeveynler, çocuklarının fiziksel ve duygusal güvenliğini sağlama sorumluluğuna sahiptir. Bu, çocukların dünyayı keşfederken kendilerini güvende hissetmelerini sağlar.
  2. Eğitim: Ebeveynler, çocuklara temel becerileri öğretmek ve yaşamları boyunca öğrenmelerini desteklemekle yükümlüdür. Bu, çocukların okul başarısı ve ileriki yaşamlarındaki başarıları için temel oluşturur.
  3. Duygusal Destek: Ebeveynler, çocukların duygusal ihtiyaçlarını anlamak ve onları duygusal olarak desteklemekle sorumludur. Çocuklar, ailelerinden sevgi ve kabul gördüklerinde daha sağlıklı duygusal ilişkilere sahip olurlar.
  4. Değerler ve İnançlar: Ebeveynler, çocuklarına ahlaki değerleri, inançları ve davranışları öğretirler. Bu, çocukların toplumlarına olumlu katkı sağlamalarına yardımcı olur.

Bu kadar alanda birlikteyken, ebeveynler ve çocuklar arasındaki çatışmalar kaçınılmazdır. Ancak bu çatışmalar, sağlıklı bir şekilde çözülebilir.

Ebeveynler ve çocuklar arasında açık ve dürüst iletişim kurmak çok önemlidir. Birbirlerini dinlemek, duygularını ifade etmek ve anlamaya çalışmak, çatışmaları çözme sürecini kolaylaştırır.

Ebeveynler, çocukların duygusal perspektifini anlamaya çalışmalıdır. Empati, çocukların duygusal ihtiyaçlarını daha iyi karşılamak için kullanılabilir.

Çatışma anlarında öfkeli veya stresli tepkiler vermek yerine sakin kalmak önemlidir. Kontrollü bir şekilde davranmak, daha yapıcı bir çözüm bulma sürecine yardımcı olabilir.

Ebeveynler ve çocuklar arasındaki çatışmaların çözümü için işbirliği yapılmalıdır. Ortak bir çözüm bulma çabaları, her iki tarafın da memnun olacağı sonuçlara yol açabilir.

Ebeveynlerin Terapi Sürecindeki Rolü (18 Yaş Altı Danışanlar İçin)

Ebeveynler, 18 yaş altı danışanlar için terapi sürecinde önemli bir destek sağlayabilirler.

  1. Ebeveynler, çocuklarının terapi sürecine aktif bir şekilde katılmalı ve destek olmalıdır. Bu, çocukların tedaviye daha olumlu bir şekilde yanıt vermesine yardımcı olabilir.
  2. Terapi sürecinde ebeveynler, çocuklarının duygusal deneyimlerini anlamak için terapistleriyle düzenli iletişim halinde olmalıdır. Bu, terapistin daha etkili bir şekilde yardımcı olmasına olanak tanır.
  3. Ebeveynler, terapi seanslarında öğrenilen becerileri evde uygulamada çocuklarına yardımcı olmalıdır. Bu, terapinin günlük yaşama entegre edilmesine katkı sağlar.
  4. Ebeveynler, çocuklarının terapi sürecinde sabırlı ve anlayışlı olmalıdır. Değişim zaman alabilir ve ebeveynlerin destekleri bu süreci kolaylaştırabilir.
















    Telif Hakkı Uyarısı:
    Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
    ©psikologecemsercan

BU DÜNYAYA ÇOCUK GETİRMEK

Ebeveyn Olma Tercihi & Kaygısı


Bu dönemde çocuk sahibi olmaya yönelik korkular ve görüşler, pek çok çift için oldukça yaygın konuşulan bir konu. Çocuk büyütmek, büyük sorumluluklar ve değişiklikler gerektiren bir deneyim, bu nedenle birçok insan için endişe kaynağı olması çok olağan.

Bazı insanlar, çocuk büyütmek için yeterli yeteneklere sahip olmadıkları konusunda endişe duyarlar. Bu, onların kendi yetileri hakkında bir özgüven eksikliği yaşamalarına neden olabilir. Ancak, çocuk büyütmek, deneyim kazandıkça ve ihtiyaç duyulan becerilerin öğrenilebildiği bir süreçtir.

çocuk sahibi olmak kaygısı

Çocuk sahibi olmanın, bireyin zaman ve özgürlüğünde büyük bir değişiklik yarattığı doğrudur. Bazı insanlar, çocuk sahibi olmanın kariyerlerine, sosyal hayatlarına ve kişisel özgürlüklerine sınırlama getireceğinden endişe ederler. Ancak, çocuk büyütmek, kişisel büyüme, sevgi ve anlam dolu bir deneyim getirebilir. Terapilerde zaman yönetimi ve destek sistemleri hakkında konuşmamız bu endişeleri azaltabiliyor. Çiftlere birlikte planlama yaparak, bireysel zamanlarını ve özgürlüklerini koruyabilecek stratejiler geliştirmelerini öneririm.

Bir çocuğun büyütülmesi, ekonomik olarak pek tabii bir yük oluşturabilmekte. Çiftlerin çocuk sahibi olmadan önce mali durumlarını değerlendirmeleri, bütçeleme yapmaları ve gerekirse destek aramalarını tavsiye ederiz. Araştırmalar, çocukların sağlık, eğitim ve temel ihtiyaçları için mali kaynakların planlanmasının önemli olduğunu göstermektedir. İlk yıllarda bebek bezi, bebek bakımı ürünleri, sağlık masrafları ve eğitim gibi masrafların artması hayatın gerçekleri. Finansal zorluklar, çiftler arasında stres ve çatışmalara neden olan etkenler arasında üst sıralarda. Ancak, doğru bir mali planlama ve bütçeleme stratejisi ile bu endişelerin üstesinden de bir olarak gelinebilir.

Çocuk sahibi olmanın getirdiği geleceğe dair belirsizlikler de bazı insanlar için endişe kaynağı olabilmekte. Ebeveynler, çocuklarının sağlığı, mutluluğu, başarısı ve güvenliği konusunda endişe duyarlar. Bu endişeler normaldir, ancak çocukların büyüme sürecinde onlara destek olma ve onların ihtiyaçlarına cevap verme yeteneğimizin önüne geçmemelidir. Sağlıklı bir ebeveyn-çocuk ilişkisi ve çocuğun güvenli bir ortamda büyümesi için önemli faktörleri seanslarda konuşabiliriz.

çocuk sahibi olmak kaygısı

Çocuk sahibi olmanın, bireyin kendi hayat deneyimlerini yitirmesine neden olabileceği endişesi de seanslarda yaygın gözlemlediğim bir durum. Çocukların bakımı ve büyütülmesi, zaman, enerji ve dikkat gerektiren bir süreçtir. Bu nedenle, bazı insanlar kendi bireysel hedeflerine ve ilgi alanlarına zaman ayıramayacaklarını düşünerek endişeye kapılabilirler. Ancak, çocuk sahibi olmak, yaşamın farklı bir aşamasına geçmek anlamında yeni deneyimlerin kaynağı da olabilir. Çocuğun büyümesiyle birlikte aile içindeki dengeyi bulmak da mümkündür. Yeni bir yaşam aşamasında bireylerin kendi ilgi alanlarına ve hedeflerine zaman ayırmalarının önemini her seans vurgulamaktayım. Araştırmalar gösteriyor ki; ebeveynlerin kendi ihtiyaçlarını da gözetmeleri çocuklarıyla daha iyi ilişkiler kurmalarına yardımcı olmakta.

Bu korkular ve görüşler, bireylerin geçmiş deneyimleri, öğretileri, değerleri ve beklentileriyle şekillenmektedir. Bireyler, bu konuda kendi duygularını ve ihtiyaçlarını açıkça ifade etmeli ve partnerleri/aileleri ile açık bir iletişim kurarak ortak kararlar almalıdır. Bu çatışma anlarını yönetebilmek ve kaynaklarınızı güçlendirmek adına bir ruh sağlığı uzmanından destek almak da önemlidir.

Unutulmamalıdır ki, çocuk sahibi olmak ya da olmamak her bireyin kendi görüşüne saygı duyulması gerekilen bir konudur.











Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

ÇOCUĞU ZORBALIĞA UĞRAYAN AİLELER İÇİN KILAVUZ

Zorbalık, bir bireyin diğerine sürekli ve kasıtlı olarak zarar vermesi veya rahatsızlık vermesi durumudur. Bu, fiziksel, sözel, sosyal veya siber zorbalık şeklinde gerçekleşebilir. Zorbalığa uğrayan çocuklar üzerinde bu durumun ciddi etkileri olabilir: düşük özgüven, akademik başarısızlık, kaygı, depresyon ve hatta intihar düşünceleri. Ailelerin bu süreçte dikkatli olması ve çocuğun yaşadığı sıkıntıları ciddiye alması son derece önemlidir.

Aile ile Sağlıklı İletişimin İleriki Yıllarda Faydası

Aile içi sağlıklı iletişim, çocuğun kendini güvende hissetmesine ve duygusal olarak desteklenmesine olanak tanır. Araştırmalar, çocukluk döneminde aile ile güçlü iletişim kurabilen bireylerin, ileriki yaşantılarında daha sağlıklı sosyal ilişkiler kurduklarını ve zorluklarla başa çıkmada daha başarılı olduklarını göstermektedir. Çocuğunuzun duygularını ve düşüncelerini paylaşabileceği bir ortam sağlamak, onun zorbalık gibi zorlu durumlarla başa çıkmasına yardımcı olabilir.

Çocuğunuzla çocukluk döneminden itibaren açık ve dürüst bir iletişim kurmak, onunla güçlü bir bağ oluşturmanızı sağlar. Bu bağ, çocuğunuzun duygusal gelişimi için bir temel oluşturur. Çocuğunuz, yaşadığı olumsuz deneyimleri sizinle paylaşabileceğini bilirse, bu durum onun zorbalık gibi travmatik deneyimlerle daha kolay başa çıkmasına yardımcı olur. Ayrıca, bu tür bir iletişim, çocuğunuzun ileriki yaşamında da size güvenmesini ve sizden destek almasını sağlar.

Tehlikeli Arkadaşlıklar: Nasıl Tanır ve Önlem Alırsınız?

Bazı arkadaşlıklar çocuğunuz için zararlı olabilir. Tehlikeli arkadaşlıklar, çocuğunuzu zorbalığa sürükleyebilir veya onun sağlığına, güvenliğine zarar verebilir. Bu tür ilişkileri tanımlamak için dikkat etmeniz gereken bazı işaretler vardır: çocuğunuzun kendine olan güveninde ani bir düşüş, okul başarısında belirgin bir azalma, agresif davranışlar sergileme veya evde huzursuzluk. Çocuğunuzun arkadaş çevresini tanımak ve gerektiğinde onunla bu konular hakkında açık bir şekilde konuşmak önemlidir.

Çocuğum Zarar Görür Endişesindeyim, Ne Yapabilirim?

Eğer çocuğunuzun zorbalığa uğradığından endişe ediyorsanız, ilk adım onunla konuşmak ve durumu anlamaktır. Ona ne yaşadığını, nasıl hissettiğini sorun ve bu konuda yalnız olmadığını hissettirin. Ayrıca, okul yönetimi ve öğretmenleri ile iletişime geçerek durumu onlarla paylaşın. Çocuğunuzu desteklemek ve onu korumak için gereken adımları atın. Gerekirse, bir uzmandan (psikolog veya rehberlik) yardım alarak çocuğunuzun bu süreçten en az zararla çıkmasına yardımcı olabilirsiniz.

Çocuklar zorbalığa uğradıklarında, onlarla konuşurken doğru yaklaşım çok önemlidir.

Zorbalığa uğrayan bir çocuğun ebeveyni olarak, onunla konuşmak için doğru kelimeleri bulmak bazen zor olabilir. Ancak, bu konuşma, çocuğunuzun kendini güvende hissetmesi ve zorbalıkla başa çıkabilmesi için çok önemli.

Ona Güvende Olduğunu Hissettirin
Başlamak için, çocuğunuza onun yanında olduğunuzu ve ne olursa olsun ona destek vereceğinizi hissettirin. Şöyle diyebilirsiniz:

“Bana her şeyi anlatabilirsin. Senin yanındayım ve ne olursa olsun birlikte bir çözüm bulacağız.”

Açık Uçlu Sorular Sorun
Çocuğunuzun yaşadıklarını anlatabilmesi için ona yönlendirmeden sorular sormak iyi bir başlangıç olabilir. Örneğin:

“Bugün okulda neler oldu?” ya da “Son zamanlarda seni üzen bir şey var mı?” gibi sorularla onun anlatmasına yardımcı olabilirsiniz.

Duygularını Anladığınızı Gösterin
Çocuğunuz size zorbalığa uğradığını anlattığında, duygularını anladığınızı ve ona destek olduğunuzu göstermek çok önemlidir. Şöyle diyebilirsiniz:

“Bu yaşadıkların gerçekten zor olmalı. Kendini nasıl hissediyorsun?”

Yargılamadan Dinleyin
Çocuğunuz konuşurken onu yargılamadan, dikkatlice dinleyin. Ona, söylediklerinin önemli olduğunu hissettirin:

“Bu söylediklerin çok önemli. Senin ne hissettiğini anlamak istiyorum.”

Birlikte Çözüm Bulun
Çocuğunuzun sorunla başa çıkabilmesi için birlikte bir çözüm bulmak, ona güç kazandıracaktır. Ona şöyle diyebilirsiniz:

“Bu durumda ne yapabileceğimizi birlikte düşünebiliriz. Senin için en iyi ne olur, sence ne yapabiliriz?”

Çocuğunuza zorbalığa karşı nasıl tepki verebileceğini öğretmek de önemli. Şöyle söyleyebilirsiniz:

“Eğer biri seni rahatsız ederse, ona güvenli bir şekilde ‘dur’ diyebilirsin. Ya da hemen bir yetişkine gidip durumu anlatabilirsin.”

Bu konuşmayı yaparken en önemli şey, çocuğunuza onu dinlediğinizi ve ne olursa olsun onun yanında olduğunuzu hissettirmektir. Zorbalıkla başa çıkarken, ona destek vermeniz, onun bu süreci daha kolay atlatmasına yardımcı olacaktır.










Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan