Çocukluk Çağı Temel İhtiyaçlarımız ve Yetişkin İlişkilerimize Etkisi: Şema Terapi Perspektifi

Çocukluk döneminde karşılanan veya karşılanmayan temel ihtiyaçlarımız, yetişkinlikteki ilişkilerimizi derinden etkileyebilir. Şema Terapi, bu ihtiyaçların nasıl oluştuğunu, nasıl karşılandığını veya karşılanmadığını ve bunların yetişkinlikteki davranış kalıplarımıza nasıl yansıdığını anlamaya odaklanır.

Şema Terapi ve Temel İhtiyaçlar

Şema Terapi, işlevsiz başa çıkma stratejilerimizin ve şemalarımızın (zihinsel kalıplarımızın), biyolojik mizacımız ve karşılanmamış duygusal ihtiyaçlarımızın birleşiminden kaynaklandığını öne sürer. Young, Klosko ve Weishaar (2003), bu ihtiyaçların karşılanmamasının, çocukluktan itibaren geliştirdiğimiz uyumsuz şemalara yol açtığını belirtir. Mizacımız, bu süreçte önemli bir rol oynar. Örneğin, utangaç bir çocuk, ebeveynlerinden duygusal destek alamadığında, sessiz ve insanları memnun etmeye çalışan bir yetişkine dönüşebilir. Buna karşılık, daha agresif bir mizaca sahip bir çocuk, aynı durumda dikkat çekmek için daha gürültülü ve isyankar davranışlar sergileyebilir.

Herkesin çocukluk döneminde, temel ihtiyaçlarının kısmen veya tamamen karşılanmadığı anlar olmuştur. En iyi ebeveynler bile hata yapabilir veya hayat koşulları bu ihtiyaçların karşılanmasını engelleyebilir. Ancak, bu ihtiyaçların karşılanmaması, yetişkinlikteki ilişkilerimizde ve duygusal dünyamızda derin izler bırakabilir.

Çocukluk Çağındaki Beş Temel Duygusal İhtiyaç

Şema Terapi, çocukluk döneminde karşılanması gereken beş temel duygusal ihtiyacı tanımlar. Bu ihtiyaçlar evrenseldir ve her birey için geçerlidir:

  1. Güvenli Bağlanma:
    Çocukların ebeveynleriyle veya bakım verenleriyle güvenli bir bağ kurması, kendilerini güvende, sevilmiş ve kabul edilmiş hissetmelerini sağlar. John Bowlby’nin bağlanma teorisine göre, güvenli bağlanan çocuklar, ebeveynlerinin yokluğunda huzursuzlanır, ancak geri döndüklerinde rahatlarlar. Güvenli bağlanma, çocuğun duygusal düzenleme becerilerini geliştirir. Ebeveynlerin tutarsız veya ilgisiz davranışları, çocuğun kendini güvende hissetmesini engelleyebilir ve yetişkinlikte terk edilme korkusu gibi şemalara yol açabilir.
  2. Özerklik, Yeterlilik ve Kimlik Duygusu:
    Çocukların yaşlarına uygun görevleri kendi başlarına yapabilmeleri, kendilerine güvenmeleri ve bir kimlik duygusu geliştirmeleri gerekir. Ebeveynlerin aşırı koruyucu veya tamamen ilgisiz olması, çocuğun özerklik kazanmasını engelleyebilir. Örneğin, sürekli eleştirilen bir çocuk, kendini yetersiz hissedebilir ve yetişkinlikte başarısızlık şeması geliştirebilir.
  3. Duygularını ve İhtiyaçlarını Özgürce İfade Edebilme:
    Çocukların duygularını ve temel ihtiyaçlarını ifade edebilmeleri, sağlıklı bir benlik duygusu geliştirmeleri için kritiktir. Duygularını ifade ettiklerinde cezalandırılan veya küçümsenen çocuklar, yetişkinlikte duygularını bastırma eğilimi gösterebilir. Bu durum, duygusal yoksunluk şemasına veya ilişkilerde zorluklara yol açabilir.
  4. Oyun ve Keyifli Aktiviteler Yoluyla Öğrenme:
    Oyun, çocukların dünyayı keşfetmeleri, korkularını yenmeleri ve sosyal beceriler geliştirmeleri için önemli bir araçtır. Oyun oynamasına izin verilmeyen veya sürekli akademik başarı baskısı altında olan çocuklar, yetişkinlikte sosyal izolasyon şeması geliştirebilir.
  5. Gerçekçi Sınırlar ve Öz-Denetim:
    Çocukların sağlıklı sınırlar içinde büyümesi, öz-disiplin ve sorumluluk duygusu kazanmalarını sağlar. Sınırların olmaması veya aşırı katı olması, çocuğun yetişkinlikte yetersiz öz-denetim veya katı standartlar şemaları geliştirmesine neden olabilir.

Yetişkinlikteki Yansımalar

Çocukluk döneminde karşılanmayan ihtiyaçlar, yetişkinlikteki ilişkilerimizi ve duygusal dünyamızı şekillendirir. Örneğin, güvenli bağlanma ihtiyacı karşılanmayan bir çocuk, yetişkinlikte terk edilme korkusu yaşayabilir. Benzer şekilde, duygularını ifade etme özgürlüğü olmayan bir çocuk, yetişkinlikte duygusal yoksunluk şeması geliştirebilir.

Şema Terapi, bu ihtiyaçların nasıl karşılanmadığını ve bunların yetişkinlikteki etkilerini anlamamıza yardımcı olur. Kendi çocukluk deneyimlerinizi düşünmek, bu süreçte farkındalık kazanmanızı sağlayabilir. Aşağıdaki sorular üzerinde düşünmek, bu süreci anlamanıza yardımcı olabilir:

  • Ebeveynlerinizden aldığınız mesajlar nelerdi? (Hem olumlu hem de olumsuz)
  • Yukarıdaki ihtiyaçlarınız nasıl karşılandı veya karşılanmadı?
  • Hangi ihtiyaçlarınız tutarlı bir şekilde karşılanmadı? Bu durum sizi nasıl hissettirdi?

Çocukluk ihtiyaçlarımızın karşılanmaması, yetişkinlikteki davranışlarımızı etkileyebilir, ancak bu şemaların farkına varmak ve üzerinde çalışmak, daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza ve duygusal dünyamızı iyileştirmemize yardımcı olabilir. Şema Terapisi, bu süreçte bize rehberlik eden güçlü bir araçtır.


Kaynaklar:

Young, J., Klosko, J., & Weishaar, M. (2003). Schema Therapy: A Practitioner’s Guide.

Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development.

Ginsburg, K. R. (2007). The Importance of Play in Promoting Healthy Child Development and Maintaining Strong Parent-Child Bonds.






Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

KİMLİK GELİŞİMİ

Kimlik gelişimi, bireylerin yaşamları boyunca kendilerini tanımlama, anlama ve kimliklerini oluşturma sürecini ifade eder. Bu kavram, psikoloji, sosyoloji ve gelişimsel bilimler gibi disiplinlerde incelenir ve bireyin kimlik oluşturma süreci karmaşık ve çok boyutludur. Kimlik gelişimi, bireylerin yaşamları boyunca sürekli bir süreçtir ve yaşamın farklı aşamalarında farklı şekillerde deneyimlenir. Bu süreç, bireyin kişisel değerleri, inançları, ilişkileri ve toplumsal rolleri anlama ve uyum sağlama yeteneğini yansıtır.

Kimlik gelişimi, bir bireyin kendisi hakkında bir kavrayış oluşturma ve bu kavrayışı zaman içinde geliştirme sürecini içerir. Bu kavrayış, bireyin kendisinin kim olduğu, neyi önemsediği, hangi değerlere sahip olduğu ve kendisini nasıl bir rolde gördüğü gibi faktörleri içerir. Kimlik gelişimi sürecinde, özellikle ergenlik döneminde, bireyler sık sık bir “kimlik krizi” deneyimlerler. Bu kriz, kim oldukları ve nereye ait oldukları konularında belirsizlik ve kararsızlık anlarını ifade eder. Bu dönemde bireyler, toplumun beklentileri, aile etkileri, arkadaş çevresi ve kişisel deneyimler gibi birçok faktörü göz önünde bulundurarak kimliklerini oluşturmaya çalışırlar.

Kimlik gelişimi, bireyin yaşadığı toplumun ve kültürün etkisi altında şekillenir. Toplumsal cinsiyet, etnik köken, din, dil ve sosyal sınıf gibi faktörler, bireylerin kimliklerini oluştururken önemli bir rol oynar. Bu nedenle, kimlik gelişimi, bireyin kendi deneyimlerinin yanı sıra sosyal ve kültürel etkileri de içerir.

Erik Erikson, kimlik gelişimi üzerine odaklanan en tanınmış teorilerden birini geliştirmiştir. Ona göre, kimlik gelişimi ömrün farklı aşamalarında devam eder, ancak ergenlik dönemi bu sürecin zirvesidir. Erikson, ergenlerin kimliklerini tanımlama ve bulma sürecinde bir “kimlik krizi” yaşadıklarını belirtir. Bu kriz, kişinin kim olduğu ve nereye ait olduğu konularında belirsizlik yaşadığı dönemdir. Kimlik krizini başarıyla aşmak, sağlıklı bir kimlik gelişimini simgeler.

Kimlik gelişimi sürecinde, bireyler farklı kimlik statülerinde bulunabilirler. Bu, bireylerin kimliklerini nasıl tanımladıkları ve geliştirdikleri konusunda farklılıklar yaşadıklarını gösterir. James Marcia, Erikson’un kimlik krizi teorisini geliştirerek kimlik statüleri kavramını tanıttı. Marcia’ya göre, kimlik statüleri dört kategoriye ayrılır. Araştırmaları, bireylerin bu farklı statülerde kimliklerini tanımladıklarını ve geliştirdiklerini göstermiştir.

Lawrence Kohlberg, kimlik gelişimini ahlaki gelişimle ilişkilendiren çalışmalar yapmıştır. Ona göre, ahlaki düşünce yetenekleri kimlik gelişimi ile bağlantılıdır. Kohlberg, bireylerin kimliklerini tanımlarken ahlaki düşünce kapasitelerini kullanabileceklerini öne sürmüştür.

Hazen ve Shaver, romantik ilişkilerin kimlik gelişiminde önemli bir rol oynadığına dair çalışmalar yapmışlardır. Bağlanma teorisi, bireylerin çocukluktan itibaren geliştirdikleri bağlanma stillerinin, yetişkinlikteki romantik ilişkiler ve kimlik gelişimi üzerinde etkili olduğunu öne sürer.

Kimlik gelişimi konusundaki araştırmalar, bireylerin kimliklerini bulma ve tanımlama sürecini daha iyi anlamamıza yardımcı olmuş, ancak, bireysel farklılıkları ve kültürel etkileri de göz önünde bulundurarak daha kapsamlı bakılması gerekmektedir.











Telif Hakkı Uyarısı:
Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan

ERGENLİK VE GENÇ YETİŞKİNLİK PROBLEMLERİ

Ergenlik dönemi ve genç yetişkinlik, bireylerin hayatlarının önemli ve karmaşık aşamalarından ikisidir. Bu dönemlerde bireyler, fiziksel, duygusal ve sosyal açıdan büyük değişimler yaşarlar.

Erik Erikson, kimlik gelişimi üzerine odaklanan bir teori geliştirmiştir. Ona göre, ergenlik döneminde gençler kimliklerini keşfetme ve tanımlama sürecinde bir “kimlik krizi” yaşarlar. Bu kriz, kim oldukları ve nereye ait oldukları konusundaki belirsizlikleri ifade eder. Gençler bu krizi başarıyla aşarlarsa sağlıklı bir kimlik geliştirirler.

Jean Piaget, bilişsel gelişim üzerine çalışmış ve ergenlik dönemini “formel işlem dönemi” olarak tanımlamıştır. Bu dönemde gençler soyut düşünme yetenekleri geliştirirler ve karmaşık problem çözme becerileri kazanırlar.

Lawrence Kohlberg, ahlaki gelişimi inceleyen bir teori geliştirmiştir. Ona göre, gençler ahlaki değerleri ve prensipleri anlama ve içselleştirme sürecinde bulunurlar. Ergenlik döneminde, bireyler ahlaki konularda daha soyut ve karmaşık düşünmeye başlarlar.

Eleanor Ostrom, sosyal psikolog olarak genç yetişkinlik dönemini bağımsızlık ve sorumluluk dönemi olarak tanımlamıştır. Genç yetişkinler bu dönemde kendi kendilerine bakma, finansal kararlar alma ve bağımsız bir yaşam sürme becerilerini geliştirirler.

Jeffrey Arnett, “Yeni Yetişkinlik” adını verdiği bir dönem tanımlamıştır. Bu dönem, ergenlikten tam yetişkinliğe geçiş sürecini ifade eder. Arnett’e göre, genç yetişkinler bu dönemde kimliklerini bulma, bağımsızlık kazanma ve kariyerlerini inşa etme çabası içindedirler.

Ergenlik Dönemi
Ergenlik, 12 ila 18 yaş arasındaki dönemi kapsar, ancak değişkenlik gösterebilmekte ve günümüzde bu yaş aralığının daha geniş olduğu düşünülmektedir. Bireyin çocukluktan yetişkinliğe geçiş sürecini işaret eder.

Ergenlik dönemindeki bireylerin karşılaştığı başlıca sorunlar şunlar olabilir:

Bedensel Değişiklikler: Ergenlik, hızlı bedensel büyüme ve cinsel olgunlaşma ile karakterizedir. Bu dönemde vücutları hızla değişirken, bu değişikliklerle başa çıkmak gençler için zorlayıcı olabilir. Vücut imajı sorunları, obezite veya yeme bozuklukları bu dönemde sıkça görülebilir.

Kimlik Arayışı: Ergenler kimliklerini bulmaya çalışırlar. Kimlik arayışı sırasında, kim oldukları ve nereye ait oldukları konusunda sorular sorarlar. Bu süreç, kişilik gelişiminde önemli bir adımdır ancak bu belirsizlik bazen anksiyete ve depresyon bulgularına yol açabilir.

Sosyal İlişkiler: Arkadaşlık ilişkileri ergenlikte büyük bir rol oynar. Ergenler, arkadaşları ile bağlantı kurma, uyum sağlama ve sosyal becerileri geliştirme konularında baskı altındadır. Zorbalık, arkadaşlık krizleri ve yalnızlık bu dönem sıkça görülebilir.

Eğitim ve Gelecek Planları: Ergenler, gelecekleri hakkında kararlar vermeye başlarlar. Okul seçimi, meslek seçimi ve gelecekteki hedefleri belirleme konularında stres yaşayabilirler.

Genç Yetişkinlik
Genç yetişkinlik, ergenlik sonrası 18 ila 25 yaş arasındaki dönemi ifade eder, bazı kaynaklar genç yetişkinliği daha uzun bir aralık olarak da ele alabilmektedir

Genç yetişkinlik dönemindeki başlıca sorunlar şunlar olabilir:

Bağımsızlık ve Sorumluluk: Genç yetişkinler, ailelerinden ayrılarak bağımsız bir yaşam sürmeye karar verebilirler. Bu yeni sorumluluklar, mali zorluklar, iş bulma ve ev sahibi olma gibi konuları içerebilir.

Kariyer Baskısı: Genç yetişkinlikte, meslek seçimi ve kariyer hedefleri önemlidir. İş bulma süreci, rekabet ve iş değiştirme kararları stres yaratabilir.

İlişkiler ve Evlilik: Genç yetişkinler romantik ilişkiler ve evlilikle ilgili kararlar vermeye başlarlar. İlişki sorunları, boşanma ve çocuk sahibi olma konuları bu dönemde karşılaşılan zorluklardan bazılarıdır.

Ruhsal Sağlık Sorunları: Genç yetişkinlikte depresyon, anksiyete ve bağımlılık gibi ruhsal sağlık sorunları artabilir. Bu dönemde ruhsal sağlık hizmetlerine erişim ve destek önemlidir.

Nasıl Yardımcı Olunabilir?
Aileler, gençlerle açık iletişim kurmalı ve duygusal destek sağlamalıdır. Ergenlerin duygularını ifade etmelerine izin vermek önemlidir. Gençler, bu dönemde karşılaşabilecekleri sorunlar hakkında bilgilendirilmelidir. Eğitim ve farkındalık, olası sorunların önlenmesine yardımcı olabilir. Ciddi sorunlarla başa çıkmak için profesyonel yardım almak önemlidir. Psikoterapi ve danışmanlık, duygusal sorunların yönetilmesine yardımcı olabilir.

Ergenlik dönemi ve genç yetişkinlik, hayatın karmaşık ve zorlu aşamalarıdır. Bu dönemlerde karşılaşılan sorunları anlamak ve uygun destek sağlamak, gençlerin sağlıklı bir şekilde gelişmelerine yardımcı olabilir. Aileler, eğitimciler ve toplum olarak, gençlerin bu dönemleri sağlıklı bir birey olarak geçirmelerine destek olmalıyız. Takıldıkları yerlerde bize sorabilirler 🙂











Telif Hakkı Uyarısı:
Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan