HASTALIK HASTASI OLMAK (HİPOKONDRİYAK BOZUKLUK)

Hastalık hastalığı (hipokondriyak bozukluk), kişilerin bedensel semptomları ya da normal bedensel duyumlarını aşırı bir şekilde sağlık problemi olarak yorumladıkları, gerçek bir hastalık bulunmamasına rağmen ciddi sağlık sorunları olduğuna dair sürekli bir korku ve endişe taşıdıkları bir tür anksiyete bozukluğudur.

DSM-5‘te Somatik Semptom Bozukluğu olarak tanımlanmakla birlikte, halk arasında “hipokondriyak bozukluk” olarak da bilinir.

Hastalık hastalığı (hipokondriya), kişinin normal bedensel duyumlarını (örneğin bir kas ağrısı, baş ağrısı veya mide bulantısı gibi yaygın ve genellikle zararsız hisler) bir hastalığın belirtisi olarak yanlış yorumlamasıyla karakterizedir. Bu kişiler, belirtilerinin ciddi ve yaşamı tehdit eden bir hastalığa işaret ettiğine inanır, ancak yapılan tıbbi testlerde veya muayenelerde herhangi bir organik bozukluk bulunmaz.

Hipokondriyak Bozukluğun Temel Özellikleri

Hipokondriya, somatik semptomlar (bedensel şikayetler) ile ilişkilidir, ancak bu semptomlar genellikle tıbbi bir açıklama bulamayan kişilerde ortaya çıkar. Temel özellikler şunlardır:

Kişi, vücudundaki herhangi bir küçük değişikliği ya da fiziksel duyumu (örneğin, baş ağrısı, mide bulantısı, yorgunluk, kalp çarpıntısı) ciddi bir hastalığın belirtisi olarak yorumlar ve bu konuda sürekli kaygı duyar. Hipokondriyak kişiler, sık sık doktorlara başvurur, tıbbi testler yaptırır ve teşhis konulmadıkça rahatlamazlar. Ancak, yapılan testler genellikle normaldir. Kişinin deneyimlediği semptomlar gerçek olabilir (örneğin ağrı), ancak bu semptomlar genellikle aşırıya kaçan bir kaygı ve korku ile ilişkilidir. Bu kişiler, sağlıklı olduklarına dair doktor raporları ve tıbbi test sonuçlarına rağmen, sağlıklarında ciddi bir sorun olduğuna dair endişe duymaya devam ederler.

DSM-5’te Tanımlanması

DSM-5, Somatik Semptom Bozukluğu ve İlişkili Bozukluklar altında hipokondriyak bozukluğu şu şekilde tanımlar:

Kişi, herhangi bir bedensel semptomu büyük bir sağlık sorununa bağlar. Bedensel semptomların ciddiyetine dair anksiyete, hastalıkla ilgili düşüncelerin yoğunluğu ile ölçülür. Kişi, semptomların varlığına rağmen tıbbi testlerin sonucu ve tıbbi değerlendirmelerle rahatlamaz. Bu durum, genellikle 6 ay süreyle devam eder. Semptomlar genellikle tıbbi olarak açıklanabilir, ancak birey, bu semptomların çok daha ciddi bir hastalık olduğuna inanır.

Şikayetler arasında:

  • En yaygın şikayetlerden biri vücutta yaygın ağrılardır (baş ağrısı, sırt ağrısı, kas ağrıları, vb.). Bu ağrılar genellikle tıbbi bir nedene dayanmaz, ancak kişi bunları çok ciddi bir hastalıkla ilişkilendirir.
  • Kişi kendini sürekli olarak yorgun hissedebilir ve bu, büyük bir sağlık probleminin belirtisi olarak kabul edilir.
  • Karın ağrıları, mide bulantıları, gaz, şişkinlik gibi sindirim şikayetleri de yaygındır.
  • Kalp çarpıntısı, göğüs ağrısı veya nefes darlığı gibi kardiyak semptomlar, genellikle anksiyetenin fiziksel etkileri olsa da, hipokondriyak kişiler bunları ciddi bir kalp hastalığının belirtileri olarak algılayabilirler.
  • Baş dönmesi, denge kaybı ve uyuşma gibi semptomlar da sıkça görülebilir.

Bu tür semptomlar genellikle kişi tarafından abartılır ve çoğu zaman aşırı tıbbi müdahale veya test talep edilmesine yol açar. Ancak, yapılan testler genellikle herhangi bir organik hastalığı işaret etmez.

Hastalık hastalığı, hem bireysel hem de sosyal yaşam üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Bu durumun sık görülen sonuçları şunlardır:

  • Hipokondriya, özellikle sürekli sağlık kaygıları nedeniyle depresyon ve anksiyeteye yol açabilir. Kişi, sağlıklı olduğunu bir türlü kabul edemediği için bu durum daha da kötüleşebilir.
  • Sürekli sağlık sorunlarından bahsetmek, kişiyi sosyal ilişkilerden uzaklaştırabilir. Aile ve arkadaşlar, bu sürekli kaygıdan yorulabilir ve kişi sosyal izolasyona girebilir.
  • Hipokondriya, iş gücü kaybına neden olabilir. Kişi sık sık hastalık bahanesiyle işe gitmeyebilir veya işinde verimsiz hale gelebilir.
  • Kişinin sürekli sağlık sorunlarından bahsetmesi, aile üyeleri arasında sıkıntılara yol açabilir. Aile üyeleri, sürekli doktor ziyaretleri ve testler nedeniyle duygusal ve maddi açıdan zorlanabilir.

Tedavi Yöntemleri

Hastalık hastalığının tedavisi, genellikle psikoterapi, ilaç tedavisi ve psiko-eğitim içerir. Tedavi süreci kişisel farkındalık yaratmak ve hastalıkla ilgili kaygıyı yönetebilmek üzerine odaklanır. Başlıca tedavi yöntemleri şunlardır:

Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): BDT, kişinin sağlıkla ilgili düşünce ve inançlarını değiştirmeyi hedefler. Bu terapi, kişinin sağlıklı olduğunu kabul etmesini sağlayarak, aşırı sağlık kaygılarının önüne geçmeyi amaçlar.

İlaç Tedavisi: Antidepresanlar (özellikle SSRI’lar) ve anksiyolitikler, hipokondriyak kişilerin eşlik eden depresyon ve anksiyetenin tedavisinde kullanılabilir. Ancak ilaç tedavisi psikoterapiyle desteklendiğinde daha başarılı sonuçlar elde edilir.

Psiko-eğitim ve Farkındalık: Bireylere sağlık kaygılarının doğası hakkında bilgi verilmesi, kaygılarını daha iyi anlamalarına ve yönetmelerine yardımcı olabilir.

Gevşeme Teknikleri: Yoga, meditasyon ve diğer gevşeme teknikleri, vücut duyumlarını daha sağlıklı bir şekilde algılamalarına ve kaygı düzeylerini düşürmelerine yardımcı olabilir.

Bu durum, tedavi edilmediği takdirde bireyin yaşam kalitesini ciddi şekilde düşürebilir. Erken teşhis ve uygun tedavi, kişilerin bu kaygılarını yönetmelerine yardımcı olabilir ve sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlayabilir.









Telif Hakkı Uyarısı:
Bu yazının tüm hakları 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında korunmaktadır. Yazının tamamı veya bir bölümü; yazarın yazılı izni olmaksızın kopyalanamaz, çoğaltılamaz, alıntılanamaz, yayımlanamaz, ticari amaçla kullanılamaz. İzinsiz kullanım halinde yasal işlem başlatılacak olup, her türlü hukuki ve cezai sorumluluk izinsiz kullanan kişiye aittir.
©psikologecemsercan